Yeni bir ülkede, yeni bir şehirde ilk günümün nasıl geçtiğini soran arkadaşlarıma yanıtımdır: Trajikomik! Tam bana göre bir başlangıç yani 🙂
Yol yorgunu olduğum için geç uyanınca otelin kahvaltı servisini kaçırdım. Eee haliyle dışarı çıkıp bir cafeye gittim. İngilizce bilmeyen (veya aksanım yüzünden anlamayan) garsonun bana 1 yerine 3 croissant verdiğini paketi açınca anladım.
Çok aç olmama rağmen 2 croissant daha yiyemeceğim için iade etmek istedim. İadenin 10 dakika süreceğini bilseydim zaten yerdim. Kasiyer hanımefendi ile ortak bir noktada buluşana kadar aramızda uzun bir diyalog geçince ben sıcaklandım. Fularımı gevşetirken elim kolyeye takıldı ve kolyem koptu 🙂 Kasiyer benimle konuşmaya devam edip paramın üstünü vermek isterken, ben yerlerde ve kazağımın içinde kolye aramaya başladım, croissant’ların o sırada elimdeki pakette ezildiğinden bahsetmek dahi istemiyorum…
Kolyemi kaybettiğimi sandığım o dakikalarda, bu durum bana Sex and the City’nin 6. sezonunda tıpkı benim gibi aşkının peşinden Paris’e yerleşen Carrie‘nin isminin yazdığı kolyeyi kaybettiği sahneyi hatırlattı. Benim kolyeyi bulmam daha kısa sürdü sadece. Para ve croissant değiş tokuşunun ardından açlıktan bayılmadan ilk kahvaltımı yaptım! Beni çok eğlenceli günlerin beklediğine dair güçlü bir his var içimde…
Oh la la! Dolce vita 🙂
güzelllllllllllllllllllllllllllllllllll
LikeLiked by 1 person
bence de ❤ gayet eğlenceli ve heyecanlı bi başlangıç olmuş Deniz :))
LikeLiked by 1 person
Hayal’ciğim valla trajikomik bir şekilde ilerlemeye de devam ediyor 🙂
LikeLike